(ÖZ)SAYGI ve İLİŞKİLERİMİZ
Kendimizi, insanları ve dünyayı, kurduğumuz ilişkiler aracılığıyla algılarız. İlişki kurma biçimimiz değiştikçe algıladıklarımız da değişir. Farkında olmasak da algıladıklarımız, gördüklerimiz bakış açımızın bize geri yansımasıdır. Kısacası dünya bir aynadır ve Yunus'un deyimiyle,
Kimde ne görürsen o yüzündür.
Kimi ne sanırsan kendi özündür.
Durum böyleyken, "beyhude dolandım, boşa yoruldum" dememek için uyanık olmak ve sorunlarımızın çözümünü doğru yerde aramak gerekir. Gerek iş gerekse özel yaşamda mutluluk ve başarı, sağlıklı ilişkiler kurmaktan geçiyor. Bu nedenle ilişkilerin doğasını anlayabilmek önemli. İncelendiğinde sevgi, saygı ve güvenin bütün ilişkilerin temelini oluşturan kavramlar olduğu görülebilir. Temel ne kadar sağlamsa ilişki de o kadar sağlamdır. Saygı birisinin varlığını, olduğu haliyle, farklılıklarıyla, değiştirmeye çalışmadan, değer vererek kabul etmektir. Saygı dinlemeyi, sabrı, açıklığı, dürüstlüğü, anlayışı ve gerçek olabilmeyi mümkün kılar. Karşılıklı kabul ve saygı, güveni oluşturur. Güven ise sevginin filizlenebilmesi için gereken zemindir. Saygı varsa güven vardır, güven varsa sevgi vardır.
Peki hayattaki en önemli ilişki hangisidir? Kendimizle kurduğumuz ilişkidir. Yukarıdakiler, kendimizle ilişkimiz için de geçerlidir. Özsaygı özgüveni, özgüven de özsevgiyi besler. John Demartini'nin dediği gibi "İnsanlar size tam olarak kendinize bilinçsizce davrandığınız gibi davranırlar. Dışsal tavırları, sizin içsel tavrınızı yansıtır. Dolayısıyla, hayatınızı dönüştürmenin en güçlü yollarından biri, kendinizle ilgili inançlarınızın ve duygularınızın bilinçli olarak farkına varmaktır." Kendimizle sağlıklı bir ilişki kurmadıkça, insanlarla sağlıklı ilişkiler kurmak mümkün değil. Sağlıklı ilişkilerin olmadığı bir dünyada da barıştan söz etmek anlamlı değil. Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” sözünü daha öteye götürmek istersek “Fertte (bireyde) barış, dünyada barış” diyebiliriz. Dünyada barış ancak kendi gerçekliğine varmış, kendiyle barışmış bireylerle ve liderlerle sağlanabilir. Aslolan kendini bilmek, kabul etmek ve sevmektir. Kendi gerçeğine varmak, bütünlüğünü kazanmak ve kendiyle barışmaktır. Yunus’un dediği gibi,
Beri gel barışalım
Yâd isen bilişelim
Nasıl mı? Özbarışa ve özsevgiye giden yolun başlangıcı özsaygıysa, özsaygımızı yükselterek. Özsaygı kendimize karşı tavrımızdır. Kendimize verdiğimiz değerle ve kendimizi nasıl gördüğümüzle ilgilidir. Maslow'a göre "özsaygı ihtiyacının tatmini, özgüven, değer, güç, yetenek ve dünyada yararlı ve gerekli olma yeterliliği duygularına yol açar. Ancak bu ihtiyaçların engellenmesi aşağılık, zayıflık ve çaresizlik duyguları doğurur." Özsaygımız yani kendimizi değerlendirişimiz olumlu ya da olumsuz dolayısıyla yüksek ya da düşük olabilir. Kendini aşırı eleştirme, yargılama, eleştirilmeye aşırı duyarlılık, kronik kararsızlık, mükemmelliyetçilik, karamsarlık gibi özellikler düşük özsaygıya işaret eder. Düşük özsaygının çeşitli biçimlerdeki şiddet ve suçla ilişkili olduğuna dair araştırmalar mevcut. Neyse ki düşük özsaygıyı artırmanın yolları vardır. Farkındalık ve dikkatimizle bilincimiz dışında gerçekleşen bilişsel süreçlere ışık tutarak başlayabiliriz. Duygularımızı, düşüncelerimizi fark ederek ve bunların davranışlarımızla ilişkisini gözlemleyerek kısır döngülerimizi kırabiliriz. Durumu fark ettikten sonra yapılması gereken kabul etmektir. Jung'un dediği gibi "en korkunç şey kendini tamamen kabul etmek" olsa da durumu değiştirebilmek için eksiğinle fazlanla, karanlığınla aydınlığınla kendini kabul etmek şarttır. Kabul ettikten sonra kendimizle ilgili otomatik düşüncelerin ve inançların farkına vararak, doğruluklarını sorgulayarak gerçek olmayan varsayımlarımızdan, zanlarımızdan özgürleşebiliriz. Otomatik olumsuz içsel konuşmalarımızı fark edip olumlu ifadelerle değiştirmeye çalışabiliriz. Yergi dilinden övgü diline geçiş yapabiliriz. Düşünce güçlüdür, Mevlana'nın dediği gibi
Gül düşünürsün, gülistan olursun.
Diken düşünürsün dikenlik olursun.
Kıyaslama, eleştirme alışkanlığı yerine güçlü yönlerimizi takdir etmeye ve özşevkate odaklanabiliriz. Saygı duyduğumuz birisini nasıl dikkatle, özenle, hürmetle, anlayışla karşılıyorsak kendimizi, değerlerimizi ve ihtiyaçlarımızı da böyle karşılamalıyız. Arabamıza, evimize nasıl düzenli olarak bakım ve temizlik yapıyorsak, bedenimize, zihnimize, ruhumuza ve ilişkilerimize de bakım yapmak için zaman ve enerji ayırmalıyız. Seçim ve eylemlerimizin sorumluluğunu alarak, kurban bilincinden uyanmalıyız. Gerçeğimizin farkına varıp ifade ettikçe, potansiyelimizi ortaya çıkararak kendimizi gerçekleştirdikçe, değerlerimizle uyumlu yollarda ve amaçlara yürüdükçe özsaygımız yükselecektir. Kendimize dürüst olmak, doğruluktan ayrılmamak, özümüzün, vicdanımızın sesine her zaman kulak vermek de özsaygımızı yüksek tutar.
Özetlersek, bedeninin, duygularının, düşüncelerinin farkında ol. Fark et ve kabul et olduğun halinle kendini. Kendinle aranda güçlü bir bağ kur ve barış kendinle. Başkalarından beklediklerini kendine kendin ver. Övülmeyi, takdir edilmeyi, beğenilmeyi bekleme, önce sen öv ve sev kendini. Sorumluluk al, gerçek ol! Hiçbir şey olman, hiçbir şey yapman, hiç kimseye benzemen gerekmiyor. Seslen Öz'üne:
Varsın, iyi ki varsın! Hep vardın ve hep var olacaksın! Sen her şeysin, her şey de sensin. Olan olur, Kabullen n'olur! Olanı sev, dans et olanla, Yol bu, başka yol yok anla!
Saygılarımla:)
Comments